Taban düşüklüğü halk arasında düz taban olarak da adlandırılan; sık görülen ortopedik problemlerden biridir.
Taban düşüklüğü; ayaktaki iç kavisin hiç olmayışı ya da yetersiz oluşu olarak tanımlanmaktadır. Her yaştan insanda görülebilen taban düşüklüğü genellikle fizyolojik gelişim sürecinde açığa çıkmaktadır. Taban düşüklüğü problemi iki şekilde değerlendirilmektedir.
Rigit taban düşüklüğü: ayak basarken ve basmaz haldeyken kavis oluşmamasıdır. Ayak anatomisindeki kemiklerin birbiri ile uyumsuzluğu sonucunda açığa çıkmaktadır. Tedavi edilmediği sürece kalıcı sakatlıklara yol açabilmektedir.
Esnek taban düşüklüğü: ayak basarken kavis oluşmamakta ancak basmazken kavis oluşmaktadır. Genetik faktörler nedeni ile oluşmadıysa 10 yaş itibari ile kendiliğinden düzelebilmektedir.
Taban düşüklüğü probleminin çocuklarda görülme nedeni; genetik faktörler ve gelişimsel bozukluklardır. Serebral palsi, kas distrofisi, spina bifida, tarsal koalisyon ve vertikal talusun varlığında çocuklarda taban düşüklüğü görülebilmektedir.
Yetişkinlerde taban düşüklüğü probleminin görülme nedenleri ise; romatizmal hastalıklar, yanlış ayakkabı, ideal kilonun üzerinde olma gibi faktörlerdir. Bunlarla birlikte aşil tendonunun kısa olması ve baldır kasının ayak bileğine bağlanmasını sağlayan tendonun yaralanması sonucunda da taban düşüklüğü problemi yaşanabilmektedir.
Taban düşüklüğü belirtileri aşağıdaki şekilde sıralanabilmektedir;
Taban düşüklüğü probleminde ağrı hissi duyulmuyorsa genellikle herhangi bir tedaviye ihtiyaç yoktur. Ancak ortopedi ve travmatoloji uzmanının kontrolü altında olmak gerekmektedir. Bununla birlikte taban düşüklüğünün teşhis sürecinde; aile öyküsünün değerlendirilmesi, ayrıntılı fizik muayene, ayakkabılı ve ayakkabısız yürüyüş incelemesi, radyolojik değerlendirmeler uygulanmaktadır.
Taban düşüklüğü probleminin tedavi yöntemine; problemin türüne ve hastanın yaşına göre karar verilmektedir.
Ayaktaki bağların gevşekliği nedeni ile pek çok çocukta taban düşüklüğü görülebilmektedir. Gelişim sürecine göre 6 ila 8 yaşları arasında kavis oluşabilmektedir. Bu durumda herhangi bir tedaviye ihtiyaç olmamakla birlikte; ağrı hissinin yaşanması, yürüme bozukluklarının oluşması ya da ayak anatomisinde bozukluk görülmesi üzerine mutlaka tedavi seçenekleri değerlendirilmektedir.
Çocuklarda taban düşüklüğü tedavisinde;
Yeni doğanlarda taban düşüklüğü probleminin varlığında germe ve açma egzersizleri uygulanabilmekte ancak bu yöntemin fayda sağlamaması durumunda 6 ila 12 ay arasında cerrahi tedavi yöntemlerine başvurulabilmektedir.
Yetişkinlerde taban düşüklüğü tedavisinde ağrı söz konusu ise; egzersiz ve atel kullanımının yanı sıra, ağrı kesici ilaçların kullanımı ile istirahat önemlidir. Bu yöntemlerin fayda saplamaması durumunda cerrahi tedavi seçenekleri değerlendirilmektedir.
Taban düşüklüğü probleminde uygulanacak egzersizler; ayak tabanı doku elastikiyetini yapılandırma ve güçlendirme disiplinine dayanmaktadır. Egzersizlerde felp-point tekniğinin yanı sıra aynı zamanda ayak tabanının silindir nesneler ile (şişe, foam Rolling) masaj yapılması yaşanılan şikayetlerin şiddetini hafifletmektedir.
Taban düşüklüğünün cerrahi tedavisinde problemin kaynaklandığı faktörler değerlendirilmektedir. Örneğin aşil tendonundaki anatomik bozukluk sebebi ile taban düşüklüğü yaşanıyorsa cerrahi uygulama alanı vertical talus olmaktadır.
Genellikle serebral palsi probleminde başvurulan Green Grice Ameliyatı; doğumsal ayak deformitelerinin tedavisinde de uygulanabilmektedir.
Ayak ve ayak bileği hastalıklarının cerrahi tedavisinde son yıllarda Arthroereisis vidası yöntemine sıklıkla başvurulmaktadır. Gevşek bağların güçlenmesi, kemik ve eklemlerdeki anatomik bozukluklarının tedavisinde uygulama alanına cerrahi yöntemler ile Arthroeresis Vidası eklenmektedir.